29 Nisan 2006

YALNIZLIGIN KOYDUGU ANLAR




Dogum günün olupda kimse seni aramaz sen kendi dogum gününü başkalarına zorla hatırlatmaya çalışırken bir anda kafana dank etmesi ve o anki durgunluk anı

Cep telefonu faturası sabit ücret dışında boş olarak geldiğinde sevincin yerini hüzne bırakması çok çabuk gerçekleşir.

Akşam yemeğini yalnız başına yerken birden anlatmak, paylaşmak istediğin binlerce cümle olduğunu ve bu cümlelerin boğazına dizildiğini anladığın an..

Sorularınıza ve sorunlarınıza cevap aradıgınız bir anda etrafta bu sorulara cevap veren hiçbir yaratık olmadıgını anlayınca.

Hastalandığınızda bir tas çorba pişireniniz yoksa, ameliyata girerken cüzdanınızı hastabakıcıya bırakıp hakkını helal et diyorsanız yalnızlığı iliklerinize kadar hissedebilirsiniz.

Çalan telefona hevesle atlayıp da yanlış numara olduğunu anladığınız an..

Bir an yapılan iş bırakılır, kafa kaldırılır. kulağa hiç bir ses gelmez.O an bomboş evde tek başına olunduğu gerçeği farkedilir. Tüm odalar boş... o anda insan bir garip olur. kalkılıp pencereden dışarıya bakılır. Dışarıda günlük işleriyle meşgul olan insanlar izlendikten sonra yerine oturulup işe devam edilir.

İçeriden nefis yemek kokularının gelmediği, hoşgeldin oğlum/kızım/sevgilim/arkadaşım şeklinde karşılanmadıgın, bir eve adım attığında.

Arkadaş, dost, sevgili vasfını taşıyan insanların yılbaşı gibi güzide bir günde bile aramamaları, hal hatır sormamaları halinde insanın kendi kendine girdiği paranoyalar sonucu kalbinin acısını hissettiği anlara verilen isim.

3 ayda bir mesaj geldiğinde sevinçle telefona atlayıp turkcellin "9 gün içinde kontör yüklemesseniz kapatacaz hattınızı" mesajını okuduğunuz an.Yine cep telefonu 3 gün kaybolup da ne sizin onu bulma ihtiyacı hissetmeniz, ne de birinin sizi araması sonucu tesadüfen 4. gün bulduğunuz an.

Sokağa çıkmak isteyip de çıkmak için bir neden bulamadığınız an.

"Olacak is degil. deli mi ne? öyle saçma sapan bi tepki verdi ki inanamazsin. deli mi ne? okkadar söyledim, tinmadi hiç. sen ugraş didin, sonra patlasin elinde elinde böyle! ne ki şimdi bu?"
"miyv!"
"..."

Eve her geldiginde e$yalarin sen nasil biraktiysan oyle kaldigini, sonra ki gun de orda oldugunu ve sen ona dokunmadikca konumunu değiştirmeyeceğini farkettigin an.

Evde herhangi bir yüksek ses çıkarmamak için hiçbir nedeninin olmadığını anladığın an.

Aptal aptal dışarıya bakındığını farkettiğin an..

Yolda hicbiryere yetisme geregi olmadan yururken, birden yavas yavas yagmur baslar. kisi aliskanlik olarak adimlarini hizlandirir. sonra hatirlarki nasilsa gorecek, seni umursayan, sirilsiklam olmus olmana uzulecek, seni seven biri yok. adimlari tekrar yavaslatir, evine yalniz basina aksam yemegini yemek uzere en uzun yoldan doner.Bir barda anlamsız yere çok eğlendikten hemen sonra eve gelindiği an ramazanda karşıki evde oturan ailenin yemek masasına oturduğunu gördüğünüz an ve evin babasının iki kişilik pide aldığı sizin de o sırada çok
üşendiğiniz için eve ekmek bile almadığınızı anladığınız an

"İş dönüşü kapıyı anahtarla açıp karanlık eve girdiğinizde "bengeldim" diyecek kimse olmadığında. Hatta daha beteri, kimse olmadığını bile bile "ben geldim ulan evim, nasıl geçti günün beyav" dediğinizde evle, bilgisayarla, televizyonla, müzikle, mutfak penceresiyle, otla bokla yüksek sesle konuştuğunuzda.

"the doors"dan people are strange şarkısı dinlerken şarkının sözlerinin
kendinize ne kadar uyduğunu anladığınız anlar.

Kesinlikle sular kesildiği zaman. insan içeriye doğru seslenecek gibi olur eline su dökecek kişiyi çağırmak üzere (ki bu anne olur, ev arkadaşı olur, sevgili olur vıdı vıdı) ancak içeride kimsenin olmadığı hatırlanır ve boyun bükük bir şekilde ''işte şu an bok gibi yalnızım.'' denir. kendi kendine su dökme çabalarına girişilir kuzu kuzu. Kötüdür. Telefon defterinin tümünü geçerek aslında hiçbirini aramak istemediğini, ve hatta hiçbirini gerçekten tanımadığını hissettiğin, onların da seni tanıdığından derin endişe duyduğun an.

İnsanin icinde kocaman bir volkan patlamak icin beklerken, icini dokmek istediginde yaninda onu anlayacak bir ruh olmadigini, olamayacagini anladigi anlar. oturdugu yerde bogazı dugumlenir, gozleri dolar insanin boyle zamanlarda, yapilabilecek en guzel sey bir kopege
sarilmaktir..

8 yorum:

anyone dedi ki...

o kadar da kötü değil, en azından yazdıklarınızı okuyan, sesinizi duyan birileri var :)

Adsız dedi ki...

Selam kardeşim valla duygularını cok guzel anlatmıssın sanırım senın oyunculuk yetenegını de kesfettıler holliwood sana çalışmıs yakısır kardesıme basroller helal olsun bu arada baya ders te calısmıssın nasıl oldu da hocalar senı bıraktı anlaması güç tabi kendine iyi bak.
İrtibatı koparmayalım.
Herkese Selamlar
Lise yıllarının kadim dostu...
Muhammed

ozdal aydemir dedi ki...

Nerden buldun adresimi henüz sana söylememiştim ama söylemeden bulman beni daha çok memnun etti.Sevgiler

Adsız dedi ki...

güzel olmuş der ve geçemedim...güzelde olmuş özdal evet güzel de...yazın dokunaklı....dokunuyor insana derin...kalabalık yaşıyorum sanır insan...çok kalabalık ama ne yazıkki yanlız kalabalıklarda otlar durur...
rahmet bir yazar abimiz derdi.... ve eklerde;
yanlızlık paylaşılmaz ...
yanlızlık yaşamda bir an ...
yanlızlık ..
yada kocama bir yalan..
yanlızlık paylaşılmaz...
paylaşılsa yanlızlık olmaz..

Adsız dedi ki...

Anonymous said...

güzel olmuş der ve geçemedim...güzelde olmuş özdal evet güzel de...yazın dokunaklı....dokunuyor insana derin...kalabalık yaşıyorum sanır insan...çok kalabalık ama ne yazıkki yanlız kalabalıklarda otlar durur...
rahmet bir yazar abimiz derdi.... ve eklerde;
yanlızlık paylaşılmaz ...
yanlızlık yaşamda bir an ...
yanlızlık ..
yada kocama bir yalan..
yanlızlık paylaşılmaz...
paylaşılsa yanlızlık olmaz..

Adsız dedi ki...

bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğidir yanlızlık...köklerin içinde gizlidir dokundurmak istersin onları...:P
bu ne olmadı özdal...bu iletiyi yarım bırakıyorum...yarım yazıyorum...yarım yarım yaşmaya alıştıkya ondandır galiba...
biz kimiz...?
yarım öğrenci...
:)

Adsız dedi ki...

yılmaz erdoğandan bir şiir yazıyorum.çok güzel bişey bak beğeneceksin tamammı
..vede yayınlarsın..sitene ilgi artar böylece:P

her şey yapılabilir
>bir beyaz kağıtla
>uçak örneğin uçurtma mesela
>altına konulabilir
>bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
>sallanan bir masanın
>veya şiir yazılabilir
>süresi ötekilerden kısa
>bir ömür üzerine.
>
>bir beyaz kağıda
>her şey yazılabilir
>senin dışında
>güzelliğine benzetme bulmak zor
>sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
>her şeyden
>bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
>belki tabiattadır çaresi
>senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
>ve benim
>bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim anlarım bitkiden
filan ama
>anlatamam toprağın güneşle konuşmasını sana çok benzeyen bir
çiçek
>yoluyla
>
>sen bana ışık ver yeter
>bende filiz çok
>köklerim içimde gizlidir
>gelen giden açan soran bere budak yok
>bir şiir istersin
>"içinde benzetmeler olan"
>kusura bakma sevgilim
>heybemde sana benzeyecek kadar
>güzel bir şey yok
>
>uzun bir yoldan gelen
>tedariksiz katıksız bir yolcuyum
>yaralı yarasız sevdalardan geçtim
>koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
>her şeyi anlattım
>olan olmayan acıtan sancıtan
>bilsem ki sana varmak içindi
>bütün mola sancıları
>bütün stabilize arkadaşlıklar
>daha hızlı koşardım
>severadım gelirdim
>gözlerinin mercan maviliğine
>
>sana bakmak
>suya bakmaktır
>sana bakmak
>bir mucizeyi anlamaktır
>
>sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır aşk sorgusunda
şahanem
>yalnız kelepçeler sanıktır ne yazsam olmuyor çünkü bilenler
hatırlar
>hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar bahçıvanlar değil
tüccarlardır
>sen öyle göz sen öyle toprak ve güneş ortaklığı sen teninde
cennet
>kayganlığı iken sana şiir yazmak ahmaklıktır
>
>bir tek söz kalır
>dişlerimin arasından
>ben sana gülüm derim
>gülün ömrü uzamaya başlar
>
>verdiğim bütün sözler
>sende kalsın isterim
>ben sana gülüm derim
>gül sana benzediği için ölümsüz
>yazdığım bütün şiirler
>sana başlayan bir kitap için önsöz
>
>sana bakmak
>bir beyaz kağıda bakmaktır
>her şey olmaya hazır
>sana bakmak
>suya bakmaktır
>gördüğün suretten utanmak
>sana bakmak
>bütün rastlantıları reddedip
>bir mucizeyi anlamaktır
>sana bakmak
>Allah'a inanmaktır
>
>
>
>*Yılmaz Erdoğan*

Adsız dedi ki...

Eller yukari! Kimse kimildamasin! Eveeet, geldik beklenen yoruma :)

Yalakalik yapmadan geçemeyecegim. Bu çocugun herkesin hayatinda ayri bi yeri vardir. Muhammed Ali gibi, Neil Armstrong gibi radikaldir o. Hani sansi olsa da bi yonetmenle falan karsilassa hemen basrol teklifi alacak ama kismet iste, bakalim ne zaman kesfedilecek. Hangi filmde oynar derseniz bence Mission Impossible serisinin son filmine çok yakisir. Ama filmin adi The Boy Impossible olur o baska ;)

Sana bir harf yorum yapanin 40 yil kölesi olacaksin, yoksa yolamam bi daha yorum felan ona göre ;D neyse canimin içi simdi arkadaslardayim, eve gidince hazirda bulunan yorumlarimi da yollarim :) hadi çok öptüm bakirdan sert sakallarindan...


Sevdigin Ömerçip'in :D